Aşk ve Güzellik Tanrıçası – Aphrodite
Aphrodite veya Venüs
Yunanlıların Aphrodite , Latinlerin Venüs dedikleri Ölmezlerin en güzeli, “Aşk ve Güzellik Tanrıçası” ,önceleri “Işık Ilahesi” sayılırdı. Bu hal ,yani onun ışık Tanrıçası telakki edilmesi , yalnız onun , gökyüzünde çeşit çeşit ihtişamlarla kendisini göstermesinden ötürü degildi. Işık , yeryüzünde de hayatın ve çoğalmanın başlıca sebebi idi. Gerçekten gökyüzünün açıklığı, sükunet ve tatlılığı içinde yeryüzüne yayılan tanrısal ışık olmasaydı, rengini tan yerinin kızıllığından alan güller acar mıydı? Eğer ışık olmasaydı, ilk baharlarda ağaçlara şu yürüyerek , ormanların sık saçları yeniden biter miydi? Eğer ışık olmasaydı ,hayat olur muydu ?
Yalnız yeryüzünün degil , gökyüzünün güzellikleri de geo ışıktan gelmektedir. Işık olmasaydı , pembe yüzlü şafak olmayacaktı, insanın içine rahatlık döken, ruhu avutan bulutsuz gökyüzünün letafeti bulunmayacaktı. Işık olmasaydı, batı, kızıl renklere boyanmayacak ,denizler yanmayacak , ufuklar tutuşmayacaktı. Işık olmasaydı, geceleyin yıldızlar bize göz kırpmayacaklar ve semanın derinliklerinde parlamayacaklardı. Iste , yeryüzünün ve gökyüzünün bütün ihtişamına ve güzelliğine ışık sebep oldugu icin zamanla “Işık Ilahesi” , “Güzellik Tanrıçası” oldu.
Güzel olan her şey aşk ilham etmez mi ; güzellerin güzeli olan , Aphrodite de bu yüzden yalnız güzellik tanrıçası degil , aynı zaman da aşk tanrıçası oldu.
Aphrodite’nin Doğumu
Tatlı gülüşlü Aphrodite ,dalgaların köpüğünden doğdu. Bu doğuş şöyle oldu : Bir ilkbahar günü sema bulutsuz ve berrak idi. Bütün yeryüzü taze çimenlerle kaplanmış , ağaçlar çiçek açmaya başlamıştı. Havada kokulu bir rüzgar esiyordu. Kuşlar neşeli ötüşleriyle ilkbaharı selamlıyordu.
İşte böyle bir ilkbahar gününde , beyaz ve lekesiz gümüş deniz üzerinde hasıl olan dalgalar , Kıbrıs adasının kıyılarına hafif hafif çarpıyorlardı. Birdenbire köpüklü beyaz bir dalga kalktı , geldi ,sahile çarptı. Oraya yosundan hoş ve yumuşak bir döşek bıraktı. Bu tabii döşekte çıplak bir kız yatıyordu. Bu kız, göklerde , yerlerde,denizlerde ne kadar güzel peri kızları varsa , onların hepsinden hatta Olympos’taki tanrıçalardan bile güzeldi. Bu eşsiz güzel bakire kimdi , nereden gelmişti? O, dalgaların köpüğünden yaratılan , tatlı gülüşlü , güzeller güzeli Aphrodite idi. Zephyros ‘un taze nefsi , hışıldayan dalgalar üzerinde , bir sedef kabuğu içinde onu uzun zaman deniz de gezdirmişti. Sonra sahile gelince sedefin iki kabuğu açılmış ,oradan bu güzel kız çıkarak kumlar üzerindeki yosun döşeğe uzanmıştı.
Aphrodite , bu deniz beşiğinden çıktı. Karaya ayak bastı. Kumsal da yürüdükçe nazik ayaklarının bastığı yerlerde renk renk güzel kokulu çiçekler açıyordu.
Oğlu Eros ve aşkın ayrılmaz esiri olan Kahkahalar , Himeroslar ( Arzu Tanrıçaları ) , onunla beraber idiler. Zaman tanrıçaları olan Horalar , ( Saatlar ) , onu karşıladılar , güzel vücudundan akan tuzlu deniz sularını kuruladılar , kumral saçlarını ördüler , şık elbiselerle onu süslediler , başına da altın bir taç koydular , kulaklarına kıymetli taşlardan küpeler taktılar , fildişi gibi beyaz olan boynuna ve göğsünün üstüne kıvılcımlar saçan kolyeler bağladılar . Süslemesi bitince , iyi kalpli Hora’lar , beyaz iki güvercinin çektiği bir şar getirdiler , Aphrodite’yi , bu şar bindirdiler ve Ölmezlerin diyarına uçurdular .
Onun göz kamaştıran güzelliği karşısında , Olympos’ta Zeus’un sarayında toplantı halinde bulunan bütün tanrılar şaşırdılar , ayağa kalktılar , onu yeni bir tanrıça sıfatıyla selamladılar , ona hoş geldin dediler ve yüksek bir tahta oturttular. O zamanlardan beri aşk ve güzellik tanrıçası Aphrodite , mutlu Olympos’ta tanrılar arasında yerini aldı ve hükmünü yürütmeye başladı . Gözlerinin latif parıltısı , ilahi tebessümü , güzelliği , jestlerinin ahenkli oluşu , tanrılar için bir hayranlık ve neşe kaynağı oldu. Onun yüksek , eşsiz güzelliği karşısında Ölmezlerin gözleri okşandı ; gönülleri aydınlandı.
Kaynakça :
Şefik CAN , Klasik Yunan Mitolojisi
Azra ERHAT , Mitoloji Sözlüğü
Instagram hesabımızı takip etmeyi unutmayın..