Antik Yunan

Minos Uygarlığı: Avrupa’nın İlk Medeniyeti

Bu Yazıyı Paylaş :

Minos Uygarlığı

Yunanistan ilk bronz dönemini yaşarken, güneydeki verimli Girit adasında daha gelişmiş bir kültür ortaya çıkmaya başlamıştı. Bu uygarlık, sonraki yüzyıllarda denizci, tüccar ve zengin bir kavim olarak tanınan Minos Uygarlığı ’dır. Tarihçilerce kabul edildiği gibi bu kültür, sonraki Aka (Miken) medeniyetini sosyo-kültürel olarak etkilemesi ve doğu-batı kültürleri arasında bir taşıyıcı rol üstlenmesi açısından Avrupa tarihinin ilk gelişmiş uygarlığı kabul edilir. Bu nedenle de Yunan tarihi içerisinde işlenir. Ancak buradaki halk, sonraki Hint-Avrupalılardan sayılan antik Greklerden (Yunanlar) farklı bir halktır.

Minos Uygarlığının Haritası
Minos Uygarlığı’nın konumu gösteren harita

Bu uygarlığın kökenleri Neolitik döneme kadar gitmektedir. Adanın ilk sakinlerini M.Ö. 12.000 yılları gibi erken Paleolitik dönemlerde görmemize rağmen, adaya Neolitik kültürü getirenler, büyük ihtimalle M.Ö. 6.000 dolaylarında Anadolu’dan bu adaya gelen göçmenlerdir. Adanın doğu kültürleriyle bu erken dönemlerden itibaren ilişkide olması da, Girit halkının sonraki dönemde yüksek bir medeniyete kavuşmasını sağlamıştır. Neolitik dönemde adanın çeşitli yerlerinde yerleşimler kuran Giritliler, özellikle tarım, hayvancılık ve balıkçılıkla geçinmekteydiler.

Mnos Uygarlığı ve Knossos Sarayı
Girit’te bulunan Knossos Sarayının rekonstrüksiyonu

Buna ek olarak Anadolu ve kuzeydeki Kyklad adalarıyla daha bu dönemden itibaren ufak çaplı ticari ilişkilere başlamış olabilirler. Adadaki Neolitik kültür, özellikle M.Ö. 3600’lerden itibaren Kalkolitik kültüre dönüşmüştür. M.Ö. 3000’den itibaren ise Bronz çağına girilir. Adada kazı yapan Sir Arthur Evans, Girit’in Tunç Çağı uygarlığına, adanın efsanevi kralının adından dolayı “Minos Uygarlığı” olarak adlandırmıştır. Minos Uygarlığı, sonraki Akha (Miken) medeniyetini sosyo-kültürel olarak etkilemesi ve doğu-batı kültürleri arasında bir taşıyıcı rol üstlenmesi açısından Avrupa tarihinin ilk gelişmiş uygarlığı kabul edilir.

Sarayların Ortaya Çıkışı

Buradaki kültür, tarihçilerin fikir birliğiyle M.Ö. 2100’e kadar Erken Minos Dönemi olarak adlandırılır. Bu erken dönemde yerleşim yerleri büyümüş ve ilk şehirler ortaya çıkmaya başlamıştır. Şehirlerin ortaya çıkmaya başlamasıyla birlikte köy yaşamının eşitlikçi temele dayanan klan sistemi de bozularak, ilk hiyerarşilerin ve elit kesimlerin oluştuğunu görürüz. Yine bu dönemde, sonraki ihtişamlı sarayların ilk örnekleri ortaya çıkmaya başlamıştır. M.Ö. 3. binyılın sonlarına doğru Bronz döküm tekniklerinin gelişmesi ve uzun gemilerin ortaya çıkmasıyla Girit, özellikle Mısır ve Akdeniz çevresindeki uygarlıklarla geniş ticari ilişkilere başlamış ve M.Ö. 2100’den itibaren Orta Minos Dönemi’ne girmiştir. Bu dönemden sonra merkezi yönetimler güçlenmiş; başta adanın kuzey kıyısındaki Knossos olmak üzere Zakro, Mallia ve Phaistos şehirlerinde büyük saraylar kurulmuştur.

Knossos Sarayı  - Minos
Knossos Sarayında bulunan taht odası ( Avrupa’nın ilk tahtı)

Sonraki zamanlarda, özellikle antik Grekler arasında anlatılan meşhur Labirent Efsanesi bu saraylara dayanmaktadır. Duvarları büyük oranda taştan yapılan bu yapıların zemin, tavan ve kapıları kaliteli el işçiliğine sahip tahtalardan yapılmaktaydı. Sarayların tasarımı ışıklı ve havadardı, gelişmiş bir kanalizasyon sistemine sahiptiler. Ayrıca birkaç katlı olan bu muhteşem yapılarda, merkezde kralın ve hanedanın kaldığı dairelere ek olarak, krallığın her yerinden gelen erzakların depolandığı ve çeşitli idari, ekonomik işlerin yapıldığı yüzlerce oda bulunmaktaydı.

Doğal Felaketler

Bu sarayların her birinde bir kral olmak üzere, bunların yanlarında da zengin bir aristokrat sınıfının varlığı bilinmektedir. M.Ö. 1900’lere doğru Knossos’daki kral, diğer sarayları hâkimiyeti altına alarak, Girit’i tek bir yönetim altında birleştirmiştir. Ancak M.Ö. 1700’lere doğru Girit’te sıkıntılar baş gösterir. Saraylar büyük bir deprem sonucu veya Anadolu’dan gelen bir istila sonucu yıkılmıştır. (İlk Saraylar Dönemi-M.Ö. 1900-1700) Ancak bu sıkıntı uzun sürmemiş, hemen ardından saraylar daha geniş ve ayrıntılı olarak inşa edilmiştir.

Minos Uygarlığı - Knossos'da bir felaketin rekonstrüksiyonu
Knossos’da bir felaketin rekonstrüksiyonu

Bu zaman zarfında adanın her yerinde şehirler kurulmuş ve nüfus artmıştır. Bu dönemden itibaren ise Minos Uygarlığı’nın en refah dönemi başlamıştır. Ancak M.Ö. 1600 civarında yine bir felaket yaşanmış ve depremler yüzünden saraylar tekrar yıkılmıştır. Ancak Giritlilerin çalışkanlıkları ve sıkı çalışmaları sonucu saraylar eskisinden de güzel ve ihtişamlı bir şekilde yeniden inşa edilmiştir.

Minos Uygarlığı ve Ticaretin Önemi

Minos Uygarlığı’nın etkisi, özellikle Yunanistan’daki Peloponnes Yarımadası’nın kuzeydoğu bölgesinde kurulan Miken şehrindeki el işi bulgularda kendini gösterir. M.Ö. 1600’lere tarihlenen arkeolojik bulgular, bu dönemden itibaren Girit’in bu bölgeyle ticaret yaptığını ve Miken’in gelişmiş bir medeniyet olmasını sağlayan en önemli etkenlerden biri olduğunu gösterir. Minos Uygarlığı, yine bu dönemde Yunanistan’ın yanında Mısır ile de ticari ilişkisini sürdürmekteydi.

Minoslular
Minosluları gösteren bir çizim

Mısır’ın delta bölgesindeki şehirlerde bulunan Minos seramikleri ve rölyefler, Giritlilerin buralarda tacir ve paralı savaşçılar olarak bulunduğunu göstermesine ek olarak, M.Ö. 1900’den itibaren kullanılmaya başlayan resimlerden oluşan piktografik yazı ve sonraki iki yüzyılda geliştirilen, hecesel Linear-A denilen Girit saraylarında rastlanan yazılar, büyük ihtimalle Mısır’daki hiyeroglif yazıdan esinlenerek oluşturulmuştur. Aynı şekilde Doğu Akdeniz kıyılarındaki Kenan uygarlıklarında bulunan arkeolojik verilerdeki Girit etkileri, Giritlilerin bu bölgelerle de ticari ve kültürel ilişkilerde bulunduğunu kanıtlamaktadır.

Minoslular
Minosluları gösteren bir rekonstrüksiyon

Bu gelişmiş uygarlık, M.Ö. 1400’de bir depremle daha sarsılır ve medeniyet büyük yara alır. Bunu değerlendirenler ise, adaya M.Ö. 1370’lerde hâkim olan Mikenlerdir. Mikenler, adadaki medeniyeti ortadan kaldırmaktan ziyade, benimseme yoluna gitmişler; Minos’ta kullanılan Linear-A yazısından esinlenerek, tarihçilerin Linear-B dedikleri ilk Yunanca yazıyı ortaya çıkarmışlardır. Özellikle tabletler üzerine işlenen bu yazı türü ile ilgili kalıntılar, M.Ö. 1370’den itibaren Girit’te ve Yunanistan’daki Miken kültürü merkezleri olan Miken ve Pylos gibi şehirlerde görülmeye başlamıştır.

Minos Uygarlığı ve Kültürü

Avrupa uygarlığının ilk şafağı sayılan Minos Uygarlığı, Kuzey’deki ilk Yunanlar olan Miken (Aka) Medeniyeti’ne olan etkilerinden dolayı batı kültüründe özellikle önemsenir. Buna ek olarak Minos Medeniyeti, Akdeniz çevresindeki medeniyetlerin ortasında bulunan bir durak noktasında yer almasından dolayı, İlk Bronz Dönemi’nden itibaren gelişmiş Yakındoğu kültürleriyle de ilişkiye girerek, kısa sürede yüksek bir medeniyet vücuda getirmiştir.

Minos Kültürü ve Uygarlığı
Minosluları gösteren bir rekonstrüksiyon

Giritliler, temelde deniz ötesi ticaret yapan tüccar insanlardı. Ancak bu tüccarlık özel olmayıp, devletin tekelinde bulunmaktaydı. Şehirlerin çevresindeki emekçilerin ürettikleri tarımsal, hayvansal ürünler ile bronz, çömlek, seramik gibi zanaat malları sarayda toplanır; sayımı ve organizasyonu yapılarak bir kısmı krallık için kullanılır, bir kısmı ise deniz ötesindeki devletlere satılırdı. Ticaret işlemlerinin deniz ötesine yapılması, Giritlilerin erkenden güçlü bir donanmaya sahip olmalarına neden olmuştur. Bu donanmayla Doğu Akdeniz kıyılarına gitmelerinin yanında, İber Yarımadası (İspanya) gibi uzak batıya seyahat ederek, buralardan bakır ve kalay gibi madenler elde etmişlerdir.

Minos Prensi
Bir Minos prensini gösteren duvar resmi (fresk)

Bu kaynakları adaya getirerek, burada bulunan tunç ergitme evlerinde bronza dönüştürüp çevre medeniyetlere satmışlardır. Bu gelişmiş ekonomik faaliyetlerle zenginleşen uygarlık, yukarıda belirttiğimiz saraylar ve çevrelerinde yer alan güzel ve ayrıntılı şehirler meydana getirmişlerdir. Ancak çevredeki diğer uygarlıklardan farklı olarak, saraylarının ve şehirlerinin çevrelerini surlarla çevirmemişlerdir. Bu durum da adada güçlü bir egemenliğin, şehirler arasında barış ve uyumun olduğunu gösterir.

Bu egemenliği sağlayan krallara, Mısır’daki egemenlere verilen firavun gibi bir unvan olan Minos denmekteydi. Kralın en üstte yer aldığı bu düzende, krala yardımcı olan geniş bir memurlar kadrosu bulunmaktaydı. Ele geçen mühürlerdeki işaretlerin gösterdiğine göre, her birinin sarayda belirlenen ayrı ayrı görevleri bulunmaktaydı. Memurların tümünün sarayda kedine ait dairesi bulunmaktaydı.

Sanat

Sarayda bulunan bu dairelerin duvarlarında alçı üzerine boya ile günlük hayatı ve dini törenlerini aksettiren ve tarihçilerin Minos Uygarlığı’nın birçok yönünü tanımasını sağlayan, perspektife sahip güzel resimler bulunmaktadır. Heykeltıraşlıkta anıtsal eserler yapılmadı; ancak “Yılanlı Tanrıça” gibi sanat değeri yüksek figürinler yapıldı. Girit sanatının diğer ürünleri mühür oymacılığı, mücevhercilik, taş, metal, fildişi işlemeciliğidir. “Parisli Kadın” freski dönemin kadınlarının giyim-kuşam ve makyajlarını gösteren güzel bir örnektir.

Yılan Tanrıça - Minos Kültürü ve Uygarlığı
Yılanlı Tanrıça figürini

Yine resimlerde, o dönemdeki diğer medeniyetlerde olmayan bir özellik olarak, Giritli kadınların toplum hayatına karıştığını görürüz. Resimlerdeki kadınlar, kaliteli güzel kumaşlardan giysiler giymekte ve modern zaman modasına benzeyen makyajlara, saç şekillerine sahiptirler. Resimlerin gösterdiğine göre erkeklerle birlikte çeşitli organizasyonlara, dini törenlere ve festivallere katılmakta, çeşitli işlerde çalışmaktaydılar. Bu özellikleriyle Giritli kadınlar, sonraki dönemlerde kapalı bir hayat yaşayan Yunan kadınlarından tümüyle ayrılırlar.

Üç Minos kadını gösteren duvar resmi
Üç Minos kadınını gösteren duvar resmi (fresk)

Yazı

Minos yazısına ayrıntılı olrak bakıldığında iki tür yazının kullanıldığı görülür. M.Ö. 1900’den itibaren kullanılmaya başlayan ve resimlerden oluşan piktografik yazı ve M.Ö. 1600’lerden sonra geliştirilen, bir tür çizgi yazısı olan Linear-A denilen ve Girit saraylarında rastlanan yazı. Akalar, Minos’ta kullanılan Linear-A yazısını kendi dillerine uydurarak Linear-B denilen ilk Yunanca yazıyı kullanmışlardır. MÖ 1450’lerden sonraya tarihlenen Linear B yazısı, Girit’te sadece Knossos’ta ele geçmiştir. Oysa Yunanistan’daki Mykenai ve Pylos gibi çeşitli Akha merkezlerinde bu yazıyla yazılmış çok sayıda tablet bulunmuştur. Demek ki, Girit’te önce Linear A yazısı kullanılmış, M.Ö. 1450’de Yunanistan’dan gelen Akhalar Liner A yazısını Linear B’ye dönüştürmüşlerdir. Bu yeni yazı sistemi Yunanistan’daki Akhalar tarafından benimsenmiştir. Linear A yazısı henüz çözülememiştir. Linear B yazısı ise İngiliz mimar Michael Ventris tarafından çözülmüştür.

Din

Resimlerin ve arkeolojik buluntuların gösterdiğine göre Giritliler, yüksek dağ tepelerine veya şehir içindeki geniş alanlara açık hava tapınakları inşa etmekteydiler. Buralardaki sunakların etrafında çeşitli kutsal törenler düzenlerler ve yine dini bir tören olması muhtemel olan, kadın ve erkek akrobatların boğa üzerinden ustalıkla atlayarak gerçekleştirdikleri bir çeşit oyunu gerçekleştirirlerdi. Buna ek olarak Giritliler, Hint-Avrupalı kavimlerde fazla görülmeyen bir ana tanrıçanın başta olduğu çok tanrılı bir panteona sahiptiler. Girit dininde matriyarkal görüşlerin etkisi altında tanrıçaların önemli bir yer aldığı anlaşılmaktadır. Girit mühürleri üzerinde yer alan ana tanrıça tasvirleri buna kanıt olarak gösterilmektedir.

Minoslular - Knossos Sarayı  - Boğa Oyunlarını gösteren bir fresk
Kadın ve erkek akrobatların boğanın üzerinden atlamasını gösteren duvar resmi.

Savaş

Arkeolojik kalıntılar arasında fazla bulunmasa da, Giritlilerin mezarlarındaki silah buluntularından anlaşıldığına göre, savaşçılara önem vermekte olduklarını, M.Ö. 1500’den itibaren çevredeki medeniyetlerde var olan savaş arabası birliklerinin Giritlilerde de var olduğunu ve bir savaş filosu bulundurduklarını söyleyebiliriz. Büyük ihtimalle bu askeri birliklerle, Mikenlerden önce Ege Havza’sındaki adalarda ve Batı Anadolu’daki Miletos şehrinde hâkimiyet kurmuşlardır.

Mimari

Girit mimarisinin en belirgin eserleri saraylardır. Sir Arhtur Evans’ın Knossos’ta gerçekleştirdiği kazılar, Girit saray mimarisi ve sanatı hakkında bilgiler vermiştir. Saraylar genellikle iki katlı, çok odalı ve avluluydu. Ayrıca atölye gibi mekanlar bulunmakta ve gelişmiş bir kanalizasyon sistemine sahip olan yapılardı. Saraylar, biri ana avlu olmak üzere birkaç avlu etrafına dizilmiş çeşitli işlevlerdeki mekanlardan oluşmuş oldukça karmaşık bir yapıya sahiptir.

Kaynakça:

  • Antik Yunan Tarihi – Minos Uygarlığı – Dr. Eren Karakoç

Instagram hesabımızı takip etmeyi unutmayın…

One thought on “Minos Uygarlığı: Avrupa’nın İlk Medeniyeti

  • Levent Veziroğlu

    Minos medeniyetini çok sevdim..Binalarınıda.Kökenlerini merak ediyorum,Girit’i eşimle gezmiştim..

    Yanıtla

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.