Antik Yunan

Peisistratos: Atina’nın İlk Tiranı – Antik Yunan Tarihi

Bu Yazıyı Paylaş :

Peisistratos Öncesi Atina

Peisistratos öylesine iyi bir oyuncuydu ki sahip olmadığı erdemleri taklit ederek, gerçekten erdemli olanlarda daha fazla övgü topladı. – Ploutarkhos, Solon’un Yaşamı, 29

Milattan Önce 6. yüzyılın ortalarında Atina siyasetine üç güçlü aile yön vermekteydi: Boutadlar, Alkmaionidler ve Peisistratidler. Peisistratidler zengin toprak sahipleriydi. Attika’nın doğusundaki mülkleri kıyıda Brauron’dan kuzeyde Marathon ovasına dek uzanıyordu. Buradaki hafif eğimli sahilin sert kumları, aristokratların en gözd meşgalesi olan savaş arabalarını sürmek ve yarıştırmak için mükemmel bir ortam sunuyordu. Peisistratidler, ayrıcalıklı konumlarını ve servetlerini hak ettikleri düşüncesindeydiler – ailenin beş yüz yıldan uzun bir geçmişi olduğunu ve soylarının hem son büyük Atina kralı Kodros’a hem de Troia Savaşı’nda önemli bir rol oynamış Pylos kralı Nestor’a dek geri gittiğini iddia ediyorlardı. Tarihin (ya da mitolojinin) gücü, etkili bir propaganda aracı olarak kullanılmaktaydı.

Atina Akropolisi
Atina Akropolisi

Fakat propagandanın da türlü türlü yolları vardı. Ortalıkta dolaşan bir hikâyeye göre, Peisistratidlerden Hippokrates M.Ö. 608 veya 604 yılındaki Olimpiyat Oyunları’nda tanrıların tedirgin edici bir alametine tanık olmuştu. Hippokrates kurban sunduğu sırada, altında ateş yanmadığı halde kazanlardaki su kaynayıp taşmaya başladı. Rakipleri, bunu Hippokrates’in asla bir oğul sahibi olmaması gerektiği şeklinde yorumladılar. Fakat Hippokrates söylenenlere kulak asmadı. Kısa süre sonra da karısı, Peisistratos’u dünyaya getirdi.

Peisistratos’un Atina Tiranı Oluşu

Peisistratos’un yaşamının ilk yılları hakkında fazla şey bilmiyoruz. Yasa koyucu Solon’un kuzeni (ve belki de sevgilisi) olan Peisistratos, göz kamaştırıcı bir yakışıklılığa sahipti. Onun iktidar arzusunu da ilk olarak Solon fark etmişti. M.Ö. 560’larda Peisistratos, komşu Megara şehriyle savaşta Atinalıların başına geçti. Kazandığı zaferle popülerliği daha da artınca, Atina tyrannos’u (yani hükümdarı – Tiran) olmak için girişimde bulundu. Böyle yapmakla, Atina’nın diğer iki hanedanının liderlerini, Boutadlardan Lykourgos’u ve Alkmaionidlerden Megaldes’i karşısına almış oluyordu. Bu ikisinin muhalefetini ortadan kaldırmak için başvurduğu yöntem oldukça aydınlatıcıdır.

Peisistratos: Atina Tiranı - Antik Yunan Tarihi

Kendisini ve katırlarını kasten yaralayan Peisistratos, kana bulanmış savaş arabasıyla Atina’nın merkezine geldi ve güçlükle soluyarak, siyasi düşmanlarının suikastından kıl payı kurtulduğu yalanını söyledi. Solon Peisistratos’u rol yapmakla suçladıysa da Atinalılar galeyana gelmişti bir kere. Peisistratos’a koruma tahsis ettiler ve Akropolis’e, yüzyıllardan beri iktidarın merkezi sayılan o kayalık düzlüğe dek eşlik ederek onu şehrin başına geçirdiler. Peisistratos amacına ulaşmıştı. Buna karşın, tiranlığı boyunca ya iradesini zorla dayatmayı başaramadı ya da bu konuda isteksiz davrandı. Öyle ki sonradan en sıkı demokratlar bile Peisistratos’un yönetiminin iyi, adil ve yasalara saygılı olduğunu yarım ağızla da olsa teslim edeceklerdi. Fakat düşmanları hiç oralı olmadılar. Lykourgos ve Megakles, örneğine az rastlanır bir dayanışma göstererek, aralarındaki husumeti bir kenara bırakıp güçlerini birleştirdiler ve M.Ö. 556’da Peisistratos’u devirerek Atina’dan sürdüler. Fakat başından beri hassas dengeler üzerine oturan bu ittifak sonunda parçalandı ve ertesi yıl Megakles, Atina’ya dönmesini sağlamak için Peisistratos’la gizlice görüştü.

Peisistratos İkinci Kez Tiran olur…

Megakles, iki aileyi akrabalık bağıyla birleştirmek üzere, kızını Peisistratos’a eş olarak önerdi. Peisistratos kabul etti ve mevcut karısından boşandı. Sahibi olduğu mülklerden birinde yaşayan Phya adında uzun boylu ve son derece güzel bir kadının da yardımıyla, Atina’ya dönüşünü planladı. İktidarı ele geçirme yönündeki ilk girişiminde dramatik bir etkiden yararlanmıştı. Bu ikincisi ise tam anlamıyla teatral olmuştur. Peisistratos savaş arabasıyla Atina’ya yaklaştığı sırada, adamları şehrin dört bir yanına dağılarak, tanrıça Athena’nın Peisistratos’a bizzat eşlik ettiği haberini büyük bir heyecanla yaydılar. Aslında Peisistratos’un yanındaki kişi, sırtına geçirdiği zırhıyla çevresine ilahi bir güç yayarak ilerleyen ve tanrıça rolünü kusursuz bir şekilde oynayan Phya’dan başkası değildi. Atinalılar ister bu hileye gerçekten kanmış olsunlar, ister (sonraki tarihçiler gibi) anlamsız bir saçmalık olarak görmüş olsunlar, sonuç aynıydı. Peisistratos ikinci kez tiran olmuştu.

Peisistratos: Atina Tiranı - Antik Yunan Tarihi
Peisistratos ve Athena

Peisistratos Üçüncü Kez Tiran Olur…

Ancak yine de güvende değildi. Kısa süre sonra Megakles, Peisistratos’un yeni karısını doğal olmayan yolla cinsel ilişkide bulunmaya zorladığı şeklinde iftiralar yaymaya başladı. Alaycı dedikoduların çirkin tehditlere dönüşmesi üzerine Peisistratos bir kez daha şehirden kaçtı. Fakat geri döneceğine dair yemin etti. Bir sürgün olmasına karşın insanlarda hem saygı hem de korku uyandırıyordu. Kendisine iyilik borcu olanların da yardımıyla yeniden güç toplamaya çalıştı. Thebai ve Argos şehirleriyle Naksos Adası ona asker ve para gönderdiler. M.Ö. 546’da Peisistratos, yanında oğulları Hippias ve Hipparkhos’la birlikte, büyük bir ordunun başında Attika’ya geri döndü.

Peisistratos: Atina Tiranı - Antik Yunan Tarihi
Bir amforada yer alan savaş sahnesi.

Marathon’da konaklayan ordu, eskiden Peisistratos’a ait olan araziler üzerinden geçerek Atina’ya doğru ilerlemeye başladı. Her nasılsa, Megakles ve adamları hazırlıksız yakalanmışlardı. Fakat tehlikeyi ciddiye almadılar ve kendilerine yaklaşan orduyu böbürlenerek karşıladılar. Megakles bir Athena Tapınağı’nın yakınında öğle uykusuna çekildiği sırada, Peisistratos saldırı emri verdi. Megakles’in birlikleri bozguna uğradı. Peisistratos geri dönmüştü ve sonraki 18 yıl boyunca, M.Ö. 528’de yatağında huzurlu bir şekilde ölene dek, Atina’nın tartışılmaz tiranı olarak hüküm sürdü. Gelecek nesiller, bu dönemi bir altın çağ olarak anacaklardı.

Peisistratos ve Tiranlar

Uzlaştırıcı tutumu, imar çalışmaları ve Halk’ın (Yunanca demos) güvenini kazanmaya verdiği önem sayesinde Peisistratos iyi kalpli, sevecen ve bağışlayıcı biri, bir tirandan ziyade bir yurttaş olarak takdir topladı. Çoğunluğun onayını alarak yönetmenin faydalarını, yakın zamana dek bölünmüş bir polis’te (şehir devleti) bizzat yaşayarak öğrenmiş olduğu aşikârdı. Çıkardığı yasalarla, bayındırlık işleriyle ve rüşvetle Halk’ın desteğini kazanmaya çalıştı. Atina’nın gıda tedarikini güvence altına almanın ne denli önemli olduğunu kavramıştı. Bu amaçla, rakip bir hanedanın üyesi olan Yaşlı Miltiades’in, Karadeniz’den gelen tahıl konvoylarını denetlemesi karşılığında, Khersonesos’taki [Gelibolu] yeni bir koloninin tiranı olmasını kabul etti. Diğer yandan, hem deniz yollarına hem de Miltiades’e göz kulak olması için, kendi oğlu Hegesistratos’u Çanakkale Boğazı’nın diğer kıyısındaki Sigeion’un tiranı yaptı.

Peisistratos Devrinde Atina Ekonomisi

Attika’nın tarım ekonomisini cömert krediler yoluyla canlandıran Peisistratos, gezici yargıçlar atayarak çiftçilerin de şehirli Atinalılarla aynı haklardan yararlanmalarını sağladı. Bu arada, şehir hayatını geliştirmek ve istihdam yaratmak amacıyla geniş kapsamlı bir inşa programı başlattı: Toza bulanmış Agora’yı besleyen bir su kemeri, Akropolis için bir propylaion (giriş kapısı) ve Atina’nın İlissos Nehri kıyısında Zeus Olympios adına bir tapınak. Tüm bunları sadece iyilik olsun diye yapmıyordu şehirliler üretmekle ve çiftçiler tarlalarında çalışmakla meşgul oldukları sürece, sorun çıkarmaya vakit bulamıyorlardı. Ayrıca, koyduğu % 10’luk kazanç vergisi Peisistratos’un zenginliğine zenginlik katmaktaydı. Bununla birlikte, kanunların uygulanması konusunda son derece titizdi. İskitli okçulardan oluşan bir tür kolluk kuvveti kurdu.

Peisistratos: Atina Tiranı - Antik Yunan Tarihi
Agora

Kendisine yönelik bir cinayet suçlaması karşısında yargılanmayı kabul etti. Eğer suçlama son anda geri çekilmemiş olsaydı, mahkemede yargılanacaktı. Fakat Atina’yı dönüşüme uğratarak büyük bir şehir olma yoluna sokan en önemli etken, Peisistratos’un geniş vizyonuydu. Şehrin geleceğini şekillendirmek için, geçmişini yeniden tanımladı. Çoğu Yunan’ın geçmişe ilişkin bilgisi, olguların hayallerle süslendiği ve gerçeklerin söylenlerle iç içe geçtiği sözlü geleneklere ve destanlara dayanıyordu. Soylu ailelerin çoğu, konumlarını pekiştirmek amacıyla, bu efsanevi hikâyelerin kahramanlarıyla aralarında akrabalık bağı olduğunu iddia ediyordu. İşte Peisistratos da şimdi aynı şeyi Atina için yapmaya koyuldu.

İlyada ve Odysseia

İlyada ve Odysseia, destanlar arasında en meşhur olanlarıydı. Kaynakları Ege Denizi’nin doğusuna uzanan bu iki destan, ilk önce sözlü olarak (büyük ölçüde farklı şekillerde) Yunan dünyasının bir ucundan diğerine aktarıldı. Bu destanların içeriği üzerinde denetim sahibi olmanın, bir bakıma Yunanların ortak geçmiş tasavvuru üzerinde denetim sahibi olmak anlamına geleceğini gören Peisistratos, bizim bugün elimizdeki metinlerin de temelini oluşturan yazılı bir “resmi versiyon” hazırlattı. Aynı zamanda da bu projeyi Atina’nın çıkarları için kullandı: Metnin elverdiği yerlerde, şehrin profiline ve uluslararası kudos’una (şanına) katkıda bulunacak dizeler eklendi.

İlyada ve Od
İlyada ve Odysseia

Panathenaia Oyunları

Peisistratos, Atina’ya saygınlık kazandıracak başka işler de yaptı. Yakın zamanda Olimpiyat Oyunları’na rakip olarak üç uluslararası şenlik daha düzenlenmeye başlanmıştı: Delphoi’de Pythia ve Korinthos’ta İsthmia Oyunları (her ikisi de M.Ö. 582’de) ile Nemea Oyunları (muhtemelen M.Ö. 573’ten itibaren). M.Ö. 556’da Peisistratos bunlara Büyük Panathenaia (Tüm-Atina Oyunları’nı ekledi. Dört yılda bir düzenlenen bu oyunlar, Yunanca konuşulan dünyanın her yanından gelen yarışmacılara açıktı. Büyük Panathenaia, kökleri efsanevi Kral Erekhtheus’a uzanan ve her yıl tekrarlanan bir şenlik temel alınarak oluşturulmuştu. Spor karşılaşmaları, kurbanlar ve bir geçit töreninin yanı sıra, zeytin ağacından yapılma eski bir Athena heykeline (ksoanon) giysi sunusu yapılıyordu. Gökten düştüğüne inanılan bu heykel, Atina’nın ruhunun somutlaşmasıydı. Gösterişin ve merasimin ön plana çıktığı Büyük Panathenaia Oyunları, şehrin yaşamında önemli bir yer tutacaktı. Fakat belki de fazlasıyla şoven olduklarından, diğer dört şenliğin sahip olduğu saygınlığa asla ulaşamadılar.

Panathenaia Oyunları
Panathenaia Oyunları’nda ödül olarak verilen amfora.

Dionysia Şenlikleri

Peisistratos bu arada Atina’nın etki alanını da genişletti. Eleusis’teki Kutsal Gizemler’i Atina’nın denetimi altına soktu ve bizzat Atina’da Dionysos onuruna düzenlenen yeni bir şenlik başlattı. Nesillerden beri, köylerdeki kutlamalarda eski kahramanların başarıları anısına şarkılar söyleyip dans eden bir koro bulunuyordu. Son zamanlarda Thespis adında biri, korodan ayrılarak şarkıdaki karakterlerden birinin rolünü üstlenmiş ve tarihteki ilk aktör olmuştu: Bu, Batı’da tiyatronun doğduğu andı. Daha önce güzeller güzeli Phya’ya tanrıça Athena rolü vermiş olan Peisistratos, bunun barındırdığı olanakların son derece farkındaydı. M.Ö. 534’te Şehir Dionysia’sı şenliklerini başlattı. Kısmen bir sanat festivali, kısmen dinsel bir tören ve kısmen de bir yarışma olan bu şenliklerde sergilenen ve zamanla daha da gelişen tiyatro gösterileri, Atinalıların kendileri hakkında sahip oldukları imgeyi şekillendirmekle kalmadı, bu imgenin daha geniş bir dünyaya yansıtılmasında da önemli bir rol oynadı.

Dionysia Şenlikleri
Dionysia Şenlikleri

Peisistratos ve Politika

Peisistratos dış politikada da iyi ilişkiler kurmaya özen gösterdi. Sürgünde bulunduğu sırada Argos, Thessalia, Makedonia ve Euboia’daki [Eğriboz] Eretria ile sıkı bağlar kurmuş, bir yandan da onların düşmanlarıyla iyi geçinmeye devam etmişti. Bununla birlikte, edilgin bir siyaset izlediği söylenemez. Yaşlı Miltiades’in Khersonesos’u ilhak etmesini destekledi, Megara’ya karşı savaşta Atinalılara liderlik etti. Atina’nın Ege Denizi’ndeki etki alanını genişletmenin uzun vadede sağlayacağı kazançları görerek, müttefiki Lygdamis’i vekâleten Naksos tiranlığına getirmekle yetinmeyip, Delos Adası’nı da nüfuzu altına aldı.

Peisistratos: Atina Tiranı - Antik Yunan Tarihi

Peisistratos, bir kehanetin buyruğunu yerine getirmek üzere Delos’u arındırmaya girişti ve tapınağın yakınındaki yüzlerce yıllık mezarları açtırıp kemikleri adanın ücra bir köşesine gömdürdü. Bu, nispeten basit bir işti. Fakat etkileri büyük oldu. Delos, tüm Yunan diasporasının saygı gösterdiği az sayıdaki yerlerden biriydi. Bu bakımdan, sadece (her ikisi de anakara üzerinde bulunan) Delphoi ve Olympia ile bir tutulabilirdi. Peisistratos, adayı arındırmak üzere tanrılar tarafından seçilmiş olduğunu ileri sürerek, hem kendi statüsünü herkese göstermiş hem de Atina’nın tüm Yunan dünyasında merkezi bir rol oynama iddiasını ortaya koymuş oluyordu.

Peisistratos, hitap ettiği kitleyi iyi tanıyordu. Delos’tan doğuya doğru yelken açıldığında, İonia’nın görkemli şehirlerine varılıyordu. İşte Peisistratos bu şehirlerle bağlarını pekiştirmeye başlamıştı bile. Anadolu’nun bu kıyı şeridinde yer alan Yunan kolonileri, Persler ve onların ötesindekilerle ticaret sayesinde muazzam bir zenginliğe kavuşmuştu. Ancak bu zenginliğe gözünü dikmiş bir başka tiran daha vardı: Samoslu Polykrates. Peisistratos Yunan anakarasında iktidarını sağlamlaştırırken, Polykrates kendi imparatorluğunu kurmanın adımlarını atıyordu. Fakat bu, denizlerde hüküm süren bir imparatorluktu… Polykrates hakkında ayrı bir paylaşım gelecek.

Kaynakça:

  • Sappho’dan Sokrates’e 50 Hayat Hikeyesiyle Antik Yunan Tarihi – David Stuttard.

Instagram hesabımızı takip etmeyi unutmayınız…

One thought on “Peisistratos: Atina’nın İlk Tiranı – Antik Yunan Tarihi

  • Aytaç Direk

    Aristoteles, Atinalıların Devleti isimli eserinde Peisistratos’un Solon’un sevgilisi olduğuna ilişkin iddiaları şu cümlelerle çürütür:

    “Peisistratos yaşlandığında da iktidardaydı ve Philoneos’un arkhonluğu zamanında hastalanarak öldü. İlk tyrannos oluşundan sonra otuz üç yıl yaşamış, bunun on dokuz yılını iktidarda, geri kalanını sürgünde geçirmişti. Buradan Peisistratos’un Solon’un sevgilisi olduğunu ve Salamis Adası için Megaralılara karşı yapılan savaşta komutanlık ettiğini söyleyenlerin bunu uydurdukları pek açık olarak anlaşılıyor. Yaşları, bunun olamayacağını gösteriyor: Her ikisinin yaşadığı zamanı ve hangi arkhon zamanında öldüklerini düşünmek yeter.”

    Yanıtla

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.